ŞAKİR TARIM
denizliagd@hotmail.com
Vefatının 75. yılı anısına 1873 1936 İslam alemi ve Akif
09/01/2012 Toplum, öncüleri ile ayakta durur. Onlar, insanların dertleriyle dertlenir, problemlerinin çözümü için kafa yorarlar. İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif işte bu çeşit mümtaz şahsiyetlerdendir. Onun kalbi, o gün için hilafet merkezi olan Türkiye için çarapmış, gönlü bütün İslam alemini dolaşmıştır. Cemiyet ve İslam aleminin dertlerini dert edinmiş, acılarını paylaşmış, sevinçlerine ortak olmuştur. Akif'in gözlemleri sağlam, çözümleri isabetlidir. Görüşleri, bugün bile değerinden bir şey kaybetmiş değildir. Çünkü o, halkın içinde bir insandır. Anadolu'yu karış karış dolaşmış, milli mücadele yıllarında askere moral aşılayan heyette yer almış, cami kürsülerinden halkı uyandırmıştır. Doğu'yu ve Batı'yı iyi tanımış, dünyanın nabzını tutmasını bilmiştir. Batı'da Almanya ve Fransa'yı; Doğu'da Mekke, Medine, Mısır, Lübnan gibi İslam beldelerini dolaşmıştır. Şanla, şerefle yazılmış mefahir dolu bir geçmişi yaşayan bir milletin perişanlığı ve inkıraza girmesi onu üzmüştür. Uzun savaş yıllarından sonra Osmanlı'nın parçalanması ve halkın karamsarlığa düşmesi karşısında kaleme sarılmış; cehalet ve ümitsizliği yenmek için canhıraş bir mücadele vermiştir. Küçüklüğünden itibaren din ilimleri ile meşgul olması, Kur'an-ı Kerim'i Tefsir edebilecek seviyede İslami bilgilere hakimiyeti, onu cemiyet adamı yapmış, vatan ve millet için fedakarlık yapmaya sevk etmiştir. Perişan bir ümmet Akif'in yaşadığı dönemde İslam alemi büyük sıkıntılar içinde kıvranmaktadır: "Boğuyor alem-i İslam'a, bir azgın fitne, / Kıt'alar kaynayarak gitti o girdab içine! / Mahvolan aileler bir sürü masumundur, / Kalan avarelerin hali de ma'lumundur." "Şark'ı baştan başa dolaştım, gezdim" diyen Akif gördüklerini şöyle anlatır: "Harap iller; serilmiş hanümanlar; başsız ümmetler; / Yıkılmış köprüler; çökmüş kanallar; yolcusuz yollar; / Geçerken ağladım geçtim; dururken, ağladım durdum." Bu acıklı manzarayı gören Akif sorumluluğunu kuşanır ve halkı ümitsizlikten kurtarıp uyandırmaya çalışır: "Ben böyle bakıp durmayacaktım, dili bağlı, / İslam'ı uyandırmak için haykıracaktım." Uzun savaş yılları ve devletin parçalanması karşısındaki karamsarlık, bitkinlik, fakirlik ve yılgınlığı ortadan kaldırmaya; halkı, kendine gelerek üzerine düşeni yapmaya davet eder: "Dünya koşuyor' söz mü? Beraber koşacaksın; / Heyhat, bütün azmi; sen arkanda bıraktın! / Dünya koşuyorken yolun üstünde yatılmaz; / Davranmayacak kimse bu meydana atılmaz." Çalışmayan, yarınlarını düşünmeyen, ülkesine sahip çıkmayan bir toplumun düşeceği perişan durumu ise şu mısralarla ortaya koymuştur: "Hem vatan gitti mi, yoktur size başka vatan; / Çünkü mirasyedi sail kovulur her kapıdan." Çözüm İslam'da Mehmet Akif, problemlere yalnız sağlam teşhisler koyan bir mütefekkir değil; aynı zamanda isabetli çözümler öneren uzman bir cemiyet adamıdır. Daima, güç ve kuvvetin birlik olmaktan geçtiğini savunmuştur. Rabbimizin mü'min kullarına "Hepiniz, Allah'ın kopmaz ipi olan Kur'an'a sımsıkı sarılın, parçalanıp dağılmayın!" (Al-i İmran, 103) şeklindeki buyruğu, Akif'in mısralarında şöyle ifadesini bulur: "Veriniz baş başa... Zira sonu hüsran-ı mübin; / Ne hilafet kalıyor ortada, billahi ne din! / Medeniyyet! Size çoktan beridir diş biliyor; / Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor." Son bir asırlık geçmişimize baktığımız zaman, Akif'in sözlerinin ne kadar yerinde olduğunu görmek zor olmayacaktır. İslam dünyası, elbirlik İslam'a sarılmamanın faturasını çok acı ödemiş; bu sebeple, cihan devleti Osmanlı'nın pek çok toprağı bir bir elden çıkmıştır. Balkan şehirleri bunlar arasındadır. Akif, bu problemler karşısında köklü çözümü "İslam Birliği'nde görmüştür. Bu yüzden müslümanların aslına dönmesini ve çözümü inançlarında aramasını teklif eder: "Demek: İslam'ın ancak namı kalmış müslümanlarda, / Bu yüzdenmiş, demek, hüsran-ı milli son zamanlarda, / Eğer çiğnenmemek isterseler seylab-ı eyyama; / Rücu etsinler artık müslümanlar Sadr-ı İslam'a." Akif'in mısraları arasında dolaştıkça, günümüz İslam aleminin perişan hali de bütün açıklığıyla gözümüzün önünde canlanıyor. O, kendi zamanına seslendiği gibi, bugüne de çözümler sunmuş sanki. Vefatının üzerinden 75 sene geçmesine rağmen, bugün de müslümanların ondan öğreneceği çok şey vardır. Allah O'na rahmetiyle muamele etsin! |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Mekkenin Fethi ve Secdedeki İzzet - 23/12/2015 |
Mekkenin Fethi ve Secdedeki İzzet |
Din eğitimi vazgeçilmez ihtiyaçtır - 25/09/2014 |
Din eğitimi vazgeçilmez ihtiyaçtır |
Köseler’deki 14 Madencinin Hazin Öyküsü - 23/05/2014 |
Köseler’deki 14 Madencinin Hazin Öyküsü |
Mekkenin Fethi ve Secdedeki İzzet - 04/03/2014 |
Gençliğin mânevî sigortası: Anadolu Gençlik - 27/12/2013 |
Gençliğin mânevî sigortası: Anadolu Gençlik |
Türkçe ezan macerası - 21/11/2013 |
Türkçe ezan macerası |
Gurbette Müslüman olmak - 03/10/2013 |
Gurbette Müslüman olmak |
Kur’an ayında Kur’an’ı yaşamaya var mısınız? - 16/07/2013 |
Kur’an ayında Kur’an’ı yaşamaya var mısınız? |
Ayasofya ibadete açılsın! - 16/05/2013 |
Ayasofya ibadete açılsın! |
Devamı |