• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/DenizliAGD?ref=hl
  • https://twitter.com/DenizliAgd
Custom Search
Kasım Ceylan Arslan
denizliagd@hotmail.com
Namaz ve İnfak Müminleri Sosyalleştirir
04/07/2012

 


Namaz ve İnfak Müminleri Sosyalleştirir

Bilindiği gibi Yüce kitabımız Kuran'ı Kerim'de önce namaz hemen ardından infak ve zekatla ilgili olarak insanı hayli düşündüren oldukça fazla ayetler mevcuttur. Bunun sebebi sorgulanıp analiz edildiğinde farklı olarak şöyle bir düşünce tarzı ortaya çıkar.

Bilindiği gibi namaz bireyi olgunlaştırıp içe dönük olarak egemen ahlak sahibi yapar. İnsanlar birey olarak tek başına yaşayamayacağından nafaka veya zekat da o insanı sosyalleştirerek dışa doğru toplumsal ahlakın oluşmasını sağlar. Bu insan namaz ve zekatla bireysel olgunluğa ve toplumsal ahlaka ulaşmış olur. Yani Allah'a inanan, bu hasletlere sahip olan bir mümin kötü ve çıkarcı düşüncelerden ve eylemlerden arınmış olarak hayatını sürdürür. Böyle bireylerden oluşan bir toplumda sıkı güvenlik tedbiri alınmasa bile hayat normal olarak devam eder. Nitekim yüzde yüz olmasa bile dedelerimiz kısmen de olsa bunu başarmışlardır. Dükkanlarını açık bırakma ve müşterisini siftah etmeyene yönlendirmesi gibi.

Peki, ne oldu da yurdumuzun insanları Müslüman olduğu ve bu hasletleri çoğunluk olarak yerine getirdiği, dedeleri de numune özelliği taşıdığı halde tam hakkıyla sosyalleşmeyip birbirimizin kuyusunu kazmadan birbirimizin düşünce ve davranışlarını anlayışla karşılayıp barış içinde yaşayamıyoruz diye bir soru sorulduğunda ise; cevap olarak insanlar yeryüzünde ya namaz ve zekatın sonucu olan bireysel ve toplumsal ahlakın neticesinde kötülüklerden arınmış olarak huzur, güven ve barış içinde yaşarlar, ya da bu değerleri bir kenara bırakıp beşeri kanunların sert ve zorlayıcı yaptırımlarıyla barış ve güven içinde hayatlarını sürdürürler. Bu iki görüşün zıddı vaki değildir.

Bu nedenle yurdumuzda ne tam kanun gücü ne de (İslami) ahlaki değerlerin yaptırım gücü mevcuttur. Her ikisi de eksik olduğundan Türk vatandaşlarımızın manevi değerleri ile kanuni yaptırımları birbirine karışarak bilgi kirliliği oluşmuştur. Türk ve Müslüman halk, hem toplum hem de birey olarak hangi müeyyidelere uyacağını karar verememektedir. Yani yurdumuzun Müslüman bireyleri Abdüllatif Şener beyin dediği gibi iyi insan olmakla iyi vatandaş olma arasında sıkışıp kalmışlardır. Bu nedenle toplum, ya ahlaki değerlerden (iyi insan olmaktan) sorumlu olmalıdır ya da kanuni yaptırımlarla (iyi vatandaşlığından) sorumlu tutulmalıdır. Kanuni yaptırımlara (iyi vatandaş olmaya) örnek olarak batı toplumu verilebilir. İslam'ın ahlak değerleri onlarda olmamasına rağmen toplum bireyleri sert müeyyidelerle huzur ve güven içinde yaşamaktadırlar. Yalnız beşeri kanunlarla rotaya sokulan ve hizaya getirilen toplumlarda esnekliğe veya vicdani sorumluluğa yer yoktur. Çünkü onlar birey ve toplum olarak kamil değildirler. Kamil gibi görülmeleri esnek olmayan ( iyi vatandaşlık ) müeyyidelerinden kaynaklanmaktadır. Olgunlaşmamış olduklarını denemek için bir günlük elektriklerini kesmek yeterli olacaktır. Tahmin edileceği gibi yağmalanmadık yer kalmaz. Yağmalama örnekleri geçmişlerinde mevcuttur. Bizim ülkemizde ise kanunlar esnetilmese bile yarım da olsa ahlaki değerlere sahip olunduğundan batıdaki oluşacak olumsuzluklar aynısıyla zuhur etmez.

Durum bu merkezde cereyan ediyorsa, bizim ülkemizde neden hırsızlık, kapkaç, taciz, terör gibi hadiseler vuku buluyor dendiğinde de; egemen gücün bu olumsuzlukları bitirmeye ve yok etmeye karar vermediğindendir. Bilindiği gibi içinde bulunduğumuz yüzyılımızda, yüksek teknolojiye sahip iletişim ve bilişim çağında bilinmeyen, gözetlenmeyen hiç bir şey yoktur. Her şey dün olduğu gibi bu gün de kontrol altındadır. İster devletimizin isterse dünya güvenlik birimlerinin kayıtlarında olsun. Önemli olan olumsuzlukları bitirmeye karar verip düğmenin basılmasıdır. Kulakları çınlasın eski Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel, 11 Eylül 1979'da bütün yurdumuzu saran anarşi ve terör 12 Eylül 1979'da nasıl oldu da bıçak gibi kesildi diye güvenlik birimlerine sorması bu düşüncemizi teyit etmektedir. Madem egemen güç karar verdiğinde bu olumsuzluklar ortadan kalkıyor niçin karar verilip bitirilmiyor dendiğinde de; bunu başarmak oldukça zordur. Çünkü: Bu sayılan olumsuz davranışlardan beslenen ve çıkar sağlayan birçok oluşumlar mevcuttur. Örneğin: yanlış davranışları önlemek için kurulan birimler, ister egemen güç tarafından, isterse yanlış davranışlardan beslenen oluşumlar olsun başlı başına bir sorundur. Çünkü: Güvenlik güçleri, kapkaç, terör, uyuşturucu, hırsızlık, korucu güvenlik, istihbarat birimleri veya dünyada uyuşturucudan, terörden vs.den geçinen silah tüccarları, bu gibi yanlışlardan beslenmektedir. Bu olumsuzlukları düzeltmek ve bu birimleri kaldırmak için yapılan her yeni düzenleme arkasından gelecek olumsuzluğu da içinde barındırdığından toplum ve egemen gücün veya müesses nizamın komple değişimi ve düzelmeyi kabullenmesinden sonra oluşacak bedeli ödemeyi hazır hale gelmesi gerekir ki, sistem yoluna girip, değişim gerçekleşmiş olsun. Aksi mümkün değildir. (Güneydoğudaki oluşturulan korucu sistemi buna örnek gösterilebilir.) İşte bundan dolayı namazla insanlar içe doğru, zakat ve infakla da dışa doğru sosyalleşip hep vermeyi alışkın olup bedel ödemeyi hazır, veya sürekli bedel ödediklerinden zorlayıcı bir kanun olmasa bile yukarıda saydığımız olumsuz hasletler müminlerden müteşekkil paralel ve yatay bir yapıda vuku bulmaz.

Yüce Allah düzenli ve adaletli bir yapının oluşması için Kitabında namaz ve infakı bundan dolayı çokça dillendirmekte ve inananları paralel ve yatay yapıya yönlendirmektedir. Çünkü; namazla ve (infak) zekatla değişim ve gelişini benimseyip olgunlaşarak sosyalleşen insanlar, almayı değil de hep vermeyi kendine şiar edinecektir. Zorlayıcı bir kanun bir yaptırım bile olmasa o toplumda olumsuz davranışlar bulunmayıp aynı zamanda sadece fıtri ihtiyaçları yerine getirileceğinden daha açık ifadeyle yemek için yaşamak yerine yaşamak için yemeyi şiar edinen insanlardan oluşacak bir cemiyette huzur, güven ve barış kendiliğinden oluşacaktır. Bu cemiyette menfaatler dikey değil, yataydır ve paraleldir. Denemede fayda var diye düşünüyorum. Peki, bundan böyle yaşayacağımız bu dünyada böyle bir toplumun oluşma ihtimali var mı? Tabii biraz zor ama potansiyel olarak var . Kitabii olarak var mı onu da siz düşünün. bize düşen görev doğru ve mutlak hakikati dillendirmektir. Halk bilmese de olur. Halık bilsin yeter.

04/07 2012   Kasım Ceylan Arslan





1887 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ALLAH'IN RAHMETİNE ÜMİT ETMEK - 23/12/2015
ALLAH'IN RAHMETİNE ÜMİT ETMEK
Allah Dilemeyince Siz Dileyemezsiniz. - 04/03/2014
Allah Dilemeyince Siz Dileyemezsiniz.
Batı ve İslam Medeniyeti - 27/12/2013
Batı ve İslam Medeniyeti
BİDAT-İ HASENELERİN, BİDAT-İ SEYYİE'YE (Hurafe'ye) DÖNÜŞMESİ - 21/11/2013
BİDAT-İ HASENELERİN, BİDAT-İ SEYYİE'YE (Hurafe'ye) DÖNÜŞMESİ
GEZİ OLAYLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ - 03/10/2013
GEZİ OLAYLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
OKUMA, BİLGİLENME ve YAPILANMA METODU: 2 - 16/07/2013
OKUMA, BİLGİLENME ve YAPILANMA METODU: 2
OKUMA, BİLGİLENME ve YAPILANMA METODU: 1 - 16/05/2013
OKUMA, BİLGİLENME ve YAPILANMA METODU: 1
Görünmeyenler Tarafından Yönetilen Dünya - 17/04/2013
Görünmeyenler Tarafından Yönetilen Dünya
COCO COLA GERÇEĞİ - 11/03/2013
COCO COLA GERÇEĞİ
 Devamı
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam27
Toplam Ziyaret132217
Üyelik Girişi
HADİSi ŞERİF
Peygamber Efendimize (sav),en temiz kazancın ne olduğu sorulduğunda:"Kişinin kendi elinin emeği,bir de dürüst ticaretin kazancı"buyurmuştur.
TAZİYE

"İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi Raciûn

----------------------
Anadolu Gençlik Derneği Denizli Şubesi Yönetim Kurulu  Üyesi  ALİ ÇIRAK'IN DEDESİ Hakkın Rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah'tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

BİR FM

ÖZLÜ SÖZ

Genç,inancı ve idealleri uğruna fedakarlık yapabilendir.

MİLKO










R

 

R