ŞAKİR TARIM
denizliagd@hotmail.com
Ey Müslümanlar! Mahşerde mi uyanacaksınız?
15/08/2012 İslam dünyası yine perişan. Acı ve zulümler hız kesmeden devam ediyor. Mazlumların feryadı arşa yükseliyor. Harp meydanlarında Müslümanları dize getiremeyen emperyalistler, şimdi nice tuzak, oyun ve entrikalarla onları teslim alma planları uyguluyorlar. Kültür emperyalizmi ile Müslümanları dinlerinden soğutmaya, manevi dirençlerini kırmaya çalışıyorlar. Değişmez planları,"böl, parçala ve yut" şeklinde. Son aylarda acı, kan, gözyaşı Suriye ve Arakan Müslümanları üzerinde yoğunlaşmış durumda. Suriye Müslümanları, zalim bir yönetimin gadrine uğrarken; Arakanlı Müslümanlar Budistlerin acımasız katliam ve soykırımıyla karşı karşıya. İslam aleminde acı ve zulümler bitmek bilmiyor. Uygulanan sinsi bir plan gereği çeşitli aralıklarla farklı ülkeleri hedef alıyor. Son aylarda sıra Arakanlı Müslümanlarda. Burada Müslümanlara uygulanan acı ve zulümler insan olanın yüreğini parçalıyor. İçlerinde diri diri yakılanlar var. Gerçekte Budistlerin Arakanlı Müslümanlara uyguladıkları baskı ve sindirme politikaları yıllardır devam ediyordu. Fakat, son aylarda bu zulüm, yeri ve göğü inletecek boyuta ulaştı. Arakan'dan bize ulaşan haberler, orada Müslümanlara tam anlamıyla bir soykırım uygulandığını gösteriyor. Budistler, Müslüman varlığından rahatsız. Dükkanları yağmalanıyor, açlığa mahkum ediliyor. Müslümanların evlerine baskın yapılıyor, evleri yakılıyor, evlerinden alınıp götürülüyor, alınıp götürülenlerden haber alınamıyor. Geçen hafta, bir köyde Müslüman kızları bir meydanda topladılar, soydular, bir kısmını alıp götürdüler. Nereye götürdükleri belli değil. Müslüman kadınlar sık sık tecavüze uğruyor. Kaçıp kurtulmak isteyenler, komşu ülke Bangladeş'e sığınmak istiyor. Fakat, Bangladeş mülteci kabul etmiyor. Irmağı geçerek ormanlara sığınmak isteyenler, ya ırmakta boğuluyor ya da ormanlarda yağmur altında uyuyor, ağaç kabuklarıyla sahur ve iftar yapıyorlar. Arakan Rahingya Birliği Konsey Üyesi Eyüp Han, Budistler arasında, "Müslümanları nerede bulursanız öldürün" propagandasının başladığını açıklıyor. Kısaca, Arakan'da yaşananlara can dayanacak gibi değil. HEP SEYİRCİ Mİ KALACAĞIZ?Peki, İslam dünyasında bu ve benzeri olaylar yaşanırken hep seyirci mi kalacağız? Güç ve birlik oluşturmak konusunda bir adım atmayacak mıyız? Çünkü, Müslümanlar tek ümmet. Rabbimiz bizi birbirimize kardeş yapmış. Yüce Rasülümüz (s.a.v) Müslümanları bir binanın tuğlalarına benzetmiş. Müslümanlara düşen, düşmanlarına karşı sağlam bir kale halinde olmak. Öyle olabildik mi? Dünyada yaşayan 1 milyar 800 milyon Müslümana sahip çıkacak uluslararası kurumlarımız nerede? Karşılaştığımız bunca zulüm ve tuzaklar bizi uyandırmaya yetmiyor mu? Bu gidişle bir gün sıranın bize de geleceğini ne zaman fark edeceğiz? Son senelerde, Afganistan, Irak, Tunus, Mısır, Libya, Suriye gibi ülkelerde olup bitenleri hep birlikte şahit olduk. Bu ülkelerde halk despot yönetimlerle mücadele etti, halk ayaklanmaları oldu. Milyonlarca insan öldü. Şehirler yakılıp yıkıldı. Hazine değerindeki kültür mirasları yok edildi. Çok kere zalimler gitti, olaylar sona erdi. Fakat, o ülkelerde masa başında son kararı kim verdi? BM, NATO, Amerika ve Batı değil mi? 1 milyar 800 milyon insanın geleceğini bu kurum ve ülkeler mi belirlemeli? Geleceğimize kendimizin sahip çıkması gerekmez mi? Ege'nin bazı yörelerinde, halk arasında bir tabir vardır: "Başkasının öldürüverdiği yılan bir gün olur sahibini sokar." Söz konusu kurum ve ülkeler, bu olay ve müdahalelerde hiç şüphesiz kendi toplumlarının hak ve menfaatlerini gözetiyorlar. Barış, hak, özgürlük getirme görüntüsü vererek müdahale ettikleri ülkelerde kendi menfaatlerini gözetecek işbirlikçi yönetimler oluşturmaya çalışıyorlar. Başta Irak olmak üzere, pek çok ülkede yaşananlar bunun en açık örneği. İşte, Arakan'da yaşananlara BM ilgisiz. Dünyada huzur ve güvenliği sağlamakla görevli olduklarını söyleyen uluslararası kuruluşlardan tıs yok. Budistlerin dini liderleri Dalai Lama bir açıklama bile yapmıyor. Arakan Müslümanları'nın devlet eliyle soykırıma tabi tutulması karşısında dünya sessiz. Bütün bunlar, Müslümanların mazlumlara ve geleceklerine sahip çıkmalarını zorunlu hale getiriyor. Nasıl mı? İslam Birliği ve onun kurumlarını oluşturarak. BİRLİK OLMAK İNANCIMIZIN GEREĞİRabbimiz Müslümanlara şu görevleri yüklüyor: "Şüphesiz, mü'minler birbirinin kardeşidir. O halde, kardeşlerinizin arasını ıslah edin. Bu konuda Allah'tan sakının ki, merhamet olunasınız." (Hucurat, 13) "El birlik Allah'ın kopmaz ipi olan İslam'a sımsıkı sarılın. Parçalanıp dağılmayın. (Ali İmran, 103) Yüce Rasül (s.a.v) de Müslümanın görevini şöyle açıklar: "Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez. Yardımsız bırakmaz. Düşmana teslim etmez." (Buhari) Ey Türkiyeli Müslümanlar! İslam Birliği konusunda 43 senedir haberdar olduğunuz bir çalışma var. Milli Görüş bu konuda İslami kaynaklardan hareketle bir plan ve program oluşturdu. Erbakan Hoca ömrünü bu işe harcadı. Nüfusu en yüksek 8 ülke ve İslam aleminin nüfusunun yarıdan fazlasını oluşturan bir toplulukla D-8'leri kurarak İslam Birliği'nin temelini attı. Şimdi bu temeli yükseltme görevi bizde. Bunu görmezden gelerek mazlumları ve İslam alemini daha fazla perişan etmeyin! Değilse, bunun hesabını veremezsiniz. Müslümanların ortak Savunma Birliği, Barış Gücü, Ekonomik Birliktelikler yapmalarına duyulan ihtiyaç gün gibi ortada. Sorumluluğumuzu tekrar hatırlatıyorum. Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak'ın son aylardaki en büyük gündemi İslam Birliği'nin kurulması. Müslüman ülkelerin liderlerine şu çağrıyı yapıyor: "Gelin, İslam Birliği ve Barış Gücü'nü kuralım. Erbakan'ın İslam Birliği'nin kurulması için temelini attığı D-8'leri hedefine ulaştıralım. Hepimiz aynı dinin mensuplarıyız. Öyleyse, gelin bir olalım. Ne olur, bir zincirin halkaları gibi bir araya gelip barış zinciri oluşturalım. İmkanlarımızı birbirimizi kalkındırmak için seferber edelim. Yöneticilerimiz, Allah'ın kullarına bahşettiği hakları halklarından esirgemesinler. Adil olsunlar. Birlikte ayağa kalkalım. Unutmayalım ki, mazlumlar ayağa kalkmadan zalimler diz çökmez." Bunları yapmazsak, uyuduğumuz gaflet uykusundan mahşerde uyanır, ahiretimizi de perişan ederiz. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Mekkenin Fethi ve Secdedeki İzzet - 23/12/2015 |
Mekkenin Fethi ve Secdedeki İzzet |
Din eğitimi vazgeçilmez ihtiyaçtır - 25/09/2014 |
Din eğitimi vazgeçilmez ihtiyaçtır |
Köseler’deki 14 Madencinin Hazin Öyküsü - 23/05/2014 |
Köseler’deki 14 Madencinin Hazin Öyküsü |
Mekkenin Fethi ve Secdedeki İzzet - 04/03/2014 |
Gençliğin mânevî sigortası: Anadolu Gençlik - 27/12/2013 |
Gençliğin mânevî sigortası: Anadolu Gençlik |
Türkçe ezan macerası - 21/11/2013 |
Türkçe ezan macerası |
Gurbette Müslüman olmak - 03/10/2013 |
Gurbette Müslüman olmak |
Kur’an ayında Kur’an’ı yaşamaya var mısınız? - 16/07/2013 |
Kur’an ayında Kur’an’ı yaşamaya var mısınız? |
Ayasofya ibadete açılsın! - 16/05/2013 |
Ayasofya ibadete açılsın! |
Devamı |