Kasım Ceylan Arslan
denizliagd@hotmail.com
Başkaların Rüyalarıyla Amel Edilmez
13/09/2012 Bu günkü haliyle özellikle ülkemizde yaşanan İslam'ın Örfiden, adetten gelenek ve göreneklerden, arındırılmış, bilhassa asrın Müceddidleri diye bilinen, ulemaların, evliyaların, gördükleri rüyalardan arî, hakiki, saf, duru ve doğru bir İslam değildir. Cuma namazına gidersiniz büyüklerin rüyalarını dinlersiniz. Konferansa gidersiniz âlimlerin, evliyaların menkıbelerini dinlersiniz. Bir tarikat toplantısına gidersiniz, o tarikat şeyhinin rüyalarını, onun menkıbelerini onun vazgeçilmez biri olduğunu öğrenirsiniz. Cemaatlere gidersiniz. Onlardan da cemaat liderinin hikâyelerini dinlersiniz. Genellikle Allah'a teslim olur gibi o lidere bağlanırsınız. Yoksa o cemaat ve tarikattan dışlanırsınız. Kendi iç yapılanmalarının veya öğretilerinin bazısının yanlış olduğunu söylemek istersiniz. Ama mümkün değil. Hemen aforoz edilirsiniz. Çünkü Orada söylenen her söz doğrudur. Cemaat, tarikat veya imam yanlış yapmaz, söyledikleri sözler, yaptıkları hareketler hep doğrudur. Veya liderin bir bildiği vardır. Kural ve kaideleri mihvalde cereyan eder. Halbuki bu kuruluşlar usul, üslup ve esas yönünden tam mütekabil kuruluşlar değildirler. Kimisinin, esası doğrudur, usulü yanlıştır, kimisinin usulü doğrudur, esası yanlıştır. Kimisinin üslubu doğrudur esası yanlıştır. Vs. Bugün yurdumuzda, hem esası hem usulü, hem üslubu doğru olan hemen hemen hiçbir tarikat, cemaat, veya diğer beşeri kurum ve kuruluş yoktur . (Bu genelleme diyanet İşleri, partiler ve sivil toplum kuruluşları için de geçerlidir. Konumuz bunlar olmadığı için onlara değinmeyeceğim.) Günümüzde genel olarak usul ve uslup açısından doğru olan cemaat ve tarikatlar çoğunluktadır. Yoksa bu kadar taraftar toplamaları mümkün değildir. Böyle yerlere giden Müslüman bireyler, genelde İslami açıdan fazla bilgiye sahip olmadıklarından, onlara telkin edilen öğretilerin tamamının doğru ve hakikat olduğunu zannederler. Anlatılanların çoğu da rüya, hikâye, keramet ve menkıbeler olduğu için, o konuda fazla bilgiye sahip olmayan öğrenci ve talep edici Müslümanlar bu öğretilerden, nefisleri, gönülleri çok haz alır ve bundan oldukça hoşlanırlar. Hakikati bilmediklerinden kendi açılarından oh ne güzel hem nefsimiz haz duyuyor, hem çok deruni bilgiler elde ediyoruz, hem de İslamı yaşıyoruz diye düşünürler. Tabi ki nefsanî duygular tatmin olunca böyle bir öğretiden vazgeçmek mümkün olmaz. Çünkü akıl gitmiş yerine duygu hâkim olmuştur. Bundan dolayı taparcasına o lidere, şeyhe, tasavvuf ehline bağlanılır. Nefis bu yaşantıdan sürekli haz aldığı için beyin, yeni gelen öğretilere kapanmıştır. Çünkü belirtilen kişiler, ya seyittir, ya şıhdır ya da mehdidir. Artık bu seyit, şıh ve mehdilerden dolayı dâhil olduğu cemaat, tarikat en doğru ve en hakiki İslamı yaşatan bir müesseseler haline gelmiştir onun için. Konumuzun başına tekrar dönecek olursak, İster devlet eliyle ister cemaat ve tarikatlar eliyle olsun, Müslümanlara sunulan İslam'ın, adını zikrettiğim hususlardan ve kişilerden oluştuğunu, o kurumu yöneten kişilerin liderliğinin nasıl ortaya çıktığının test edilmesi için, sadece O cemaat ve tarikat liderlerinin hayat hikâyelerini okumak ve öğrenmek yeterlidir. Çünkü hemen hemen hepsine şeyhlik şıhlık, ve mehdilik, liderlik rüyada verilmiştir. Bunun için tarikat liderlerinin hayat hikâyeleri, hatta biz tarikat değiliz cemaatiz diyen Türkiye'nin en güçlü dini kurum ve kuruluşlarının lider ve önderlerinin hayat hikâyelerini okumak yeterlidir. Eğer herkes görmüş olduğu rüyalara göre bir yer, bir mevki, bir makam elde edecekse, yeryüzü ve mezarlıklar sayısız rüya gören ve kendisine bu çeşit görevler yüklenen vazgeçilmez şeyh, şıh, mehdilerle doludur. Çünkü onlara da tarihte hep bu vasıflar kendilerine verilerek çağlarında ayakta durmaları sağlanmıştır. Hâlbuki ister tarikatta olsun, ister şeraitte görülen rüyalar sadece gören kişi için geçerli bir delildir bağlayıcılığı vardır. Diğer şahıslar bundan arîdir, münezzehtir. İslam literatüründe ve Ehli Sünnette bu rüyalar genele şamil olmadığı gibi kesinlikle rüyayı gören için de bir sırdır. ( Bir ayrıntı; 13. Asırda tasavvufu, Ehli Sünnetle kaynaştıran İmamı Gazalidir. Ondan önce böyle bir ayrım yoktu.) Ülkemizde ve İslam âleminde bu gerçeklerden habersiz sürü gibi insan mevcuttur. “İnsanlar merkep olursa arkasına semer vuran çok olur” diye atalarımız boşuna söylememiştir. Küçük bir ayrıntı: Benim âcizane bu gibi mevzulara girmem, bu kuruluşlara karşı olduğumdan değildir. Metotlarının yanlışlığındandır. Bu metot yanlışlığından dolayı buralarda yetiştirilen çocukların, bireylerin, halkın, tek doğru kendilerine öğretilenmiş gibi bir davranış içersine girmeleridir. Kendilerine verilen öğretilerin hepsinin hakikat değil birer yoruma dayalı bilgi, kendi bilgilerinden başka yüzlerce doğru olabileceğinin öğretilip anlatılmamasıdır. Hâlbuki tek olan doğru değil hakikattir . Doğru; zamana, mekâna ve şartlara göre değişir. Hakikat ise asla değişmez . Bundan dolayı yeryüzünde İslam dininin ve Kur'anın muhkematı (Kesinlik kazanmış hükümleri) ile ilgili fazla tartışma yoktur. Tartışma müteşabihlerdedir. Müteşabihler ise yoruma dayalıdır. Yani şartlara bağlı doğrulardır. Yorumları esas alarak , onu hakikat sayacak olursak dünyada ulema sayısınca din ortaya çıkar ki, bu da yanlıştır. Yorumlar kişiyi bağlayacağından asla din olamaz. Fakat yorumları da yanlış ve geçersiz sayacak olursak, insanlara akıl, fikir ve düşünce özgürlüğü verilmesinin bir anlamı kalmaz. Böyle bir anlayışta akıllı olmanın bir mantığı yoktur. Akılsızın da dini yoktur. Herkes bir bilgisayar yahut bir robot olur ki Allah'ın bizleri insan olarak yaratmasının bir anlamı kalmaz. Bu ayrıntılar dikkate alınarak eğitim, öğretim verilir diğer yorumların, tahlillerin, analizlerin de doğru olabileceği varsayımı kendilerine bilgi olarak aktarılırsa, idrakleri, feraset ve basiretleri açık analitik bir düşünceye sahip olurlar ki, beyinlerini yeni gelen bilgilere kapatmazlar, asla odunum deyip durmazlar. Yine en iyi ve doğrusunu Allah bilir diyelim. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
ALLAH'IN RAHMETİNE ÜMİT ETMEK - 23/12/2015 |
ALLAH'IN RAHMETİNE ÜMİT ETMEK |
Allah Dilemeyince Siz Dileyemezsiniz. - 04/03/2014 |
Allah Dilemeyince Siz Dileyemezsiniz. |
Batı ve İslam Medeniyeti - 27/12/2013 |
Batı ve İslam Medeniyeti |
BİDAT-İ HASENELERİN, BİDAT-İ SEYYİE'YE (Hurafe'ye) DÖNÜŞMESİ - 21/11/2013 |
BİDAT-İ HASENELERİN, BİDAT-İ SEYYİE'YE (Hurafe'ye) DÖNÜŞMESİ |
GEZİ OLAYLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ - 03/10/2013 |
GEZİ OLAYLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ |
OKUMA, BİLGİLENME ve YAPILANMA METODU: 2 - 16/07/2013 |
OKUMA, BİLGİLENME ve YAPILANMA METODU: 2 |
OKUMA, BİLGİLENME ve YAPILANMA METODU: 1 - 16/05/2013 |
OKUMA, BİLGİLENME ve YAPILANMA METODU: 1 |
Görünmeyenler Tarafından Yönetilen Dünya - 17/04/2013 |
Görünmeyenler Tarafından Yönetilen Dünya |
COCO COLA GERÇEĞİ - 11/03/2013 |
COCO COLA GERÇEĞİ |
Devamı |