Ülkemizde ve dünyada misyoner faaliyetlerinde bulunan
ateistlerin, materyalistlerin saf Müslüman kardeşlerimizin akidelerini bozmak
onların inançlarını sarsmak için Namaz kılarken kıble olarak Kâbe'ye yönelmenin
ve hac için tavaf etmenin, şeytan taşlamanın putperestlikle eşdeğer olduğunu
iddia etmektedirler.
Bunlara cevap vermeden önce kıblemizin Mescid-i Aksa'dan
Mescid-i Haram'a (Kabe'ye) nasıl çevrildiği ve değiştirildiğinin gerekçesini ve
bununla ilgili ayetleri inceleyelim.
İnsanlar arasından kimi düşüncesizler idrakten yoksun
aklıevveller diyecekler ki; onları üzerinde bulundukları (Mescid-i Aksa'dan)
kıbleden (Mescidi Haram'a) çeviren nedir? De ki; doğu da batı da Allah'ındır. O
dilediğini doğru yola iletir. Bakara 142
Kıblenin değişmesi ile ilgili olarak yukarıdaki 142. Ayet
sadece müminlerin kıblesi ile ilgili değil bütün insanlığın, müşrik kâfir, dinli
dinsiz, Mecusi Budist, putperest olanların kıblesi ile ilgilidir. Allah nereye
dönülürse dönülsün ister doğu, ister batı, ister güney, ister kuzey onun kıblesi
onun işareti orasıdırbuyurmaktadır. Bugünkü anlamda ise bilindiği gibi
hiyerarşik düzende her milletin, her devletin kendine rehber edindiği, kendine
norm(kıstas) kabul ettiği, ister iktisadi, ister siyasi, ister askeri, ister
dini alanda birer kıblesi mevcuttur. Bu kıbleler kimileri için Beyaz Saray,
kimileri için Moskova, kimileri için Pekin, kimileri için Berlin, kimileri için
de Kâbe (Mekke)'dir. Çağımızda edinmiş olduğumuz bu kıblelerden kaçış mümkün
müdür. Deneyip görmek lazımdır. Mümkün mü değil mi? İşte burada Allah'ü Teâlâ
İnsanlar arasında ayrım yapmaksızın herkesin zorunlu olarak birer kıblesinin
olacağına ışıklarını buralardan alacaklarına tespitte bulunarak ila nihai
gerçekleşecek mümkünatı ilan etmektedir. Bir sonraki aşağıda anlamını verecek
olduğum 243. Ayet ise genelden özele geçerek müminlere ait olduğunu ilan ve
teyit etmektedir.
(Ey müminler) Böylece sizi orta bir ümmet (toplum) kıldık ki;
insanlara tanıklar (şahitler) olasınız ve peygamber de size tanık (şahit) olsun.
(Ey Rasülüm) Biz senin daha önce yöneldiğin kıbleyi, (Mescid-i
aksa'yı) ancak peygambere uyanları, ökçeleri üzerinde dönen (Ehl-i kitaplı)
lerden ayırt etmek için belirlemiştik . Bu Allah'ın doğru yolu gösterdiklerinin
dışındakilere elbette ağır gelir. Allah sizin imanınızı boşa çıkaracak değildir.
Gerçekten Allah, insanlara karşı çok şefkatli, çok merhametlidir. Bakara 143
Görüldüğü gibi 243. Ayet, Müslümanlara ve kitap ehli olan
Yahudi ve Hıristiyanlara özeldir ve artık Kıble Mescid-il Haram'da bulunan Kâbe
olmuştur. Fakat Allah'ın bu kıblenin değişmesi emrine ne yazık ki, kitap ehli
uymayarak Allah'a ve Peygamberine isyan etmişlerdir.Bunun için küfürdedirler.
Hâlbuki bu bir rica değil bir emirdir. Emre itaatsizlik ise suçtur, emre verene
isyan veya küfürdür. Allah Resulü ve Müslümanlar Allah'ın emirlerini kıble
Kudüs'teyken de itaat ettikleri gibi Kâbe'ye yönelme emredilince de itaat
etmişler ve emre uymuşlardır. Yahudiler, Hıristiyanlar, münafıklar ve fasıklar
vs. bu emre uymamışlar bilakis gerisin geri irtidat ederek İslam dininden
dönmüşlerdir. Hâlbuki bu uygulamanın itiraz edilecek bir yanı yoktu ama itiraz
ettiler ve gerisin geri kendi dinlerine döndüler. Bu durum, bu hadise yukarıda
izahını çalıştığımız bütün insanlıkla ilgili değil bilakis sadece müminlerle,
Ehli kitabın birer sınavıydı. Ama sınavı görüldüğü gibi müminler kazanmıştı.
Bu ara açıklamamdan sonra esas konumuz olan Mekke'deki Kâbe'ye
yönelmenin şirk veya puta tapıcılıkla eşdeğer olduğu iddiasına yanıt verecek
olursak. Bir şeyin Allah yanında şirk olmasının delili O şeyin yine kendi(Allah)
yerine konularak itaat edilmesidir. Kâbe'deki putlar Allah'a eş değerde yahut
Allah'a ulaşmada aracılık yapıldığı için reddedilmiştir. Yoksa Allah emrettiği
için O putlara tapılmamıştır. Allah ağaca, duvara, insana vs. secde edin bile
dese bu emir Müslümanlar açısından Allah tarafından verildiği için yine o ağaca,
duvara veya insana secde edilir ve bu emri yerine getirmek Müslümanlar açısından
vacip olur. Emre itaat kuralının ne demek olduğunu askerlik yapanlar çok iyi
bilirler ki bunda yadırganacak bir durum da yoktur. Çünkü işaret edilen nesneye
secde edilmesi Allah emrinin yerine getirilmesidir. O nesneye, işarete tapmak
tapmak değildir.
Bu hususu Kuran-ı Kerim'den delillendirek açıklayacak olursak:
Yüce Mevla
……meleklere: "Âdem'e secde edin!" demiştik. İblis hariç olmak
üzere onlar hemen secde ettiler. 18/50. Yalnız İblis etmedi, büyüklük tasladı ve
kâfirlerden oldu. 38/74 İblis cinlerdendi, Rabb'inin emrinden dışarı çıktı.
18/50
İblis(Şeytan)Rabbi'nin emrine tutmamasının gerekçesini ise
şöyle açıklıyor. Yüce Mevla soruyor:
Allah: «Ey İblis! O benim iki elimle (kudretimle) yarattığıma
secde etmene ne engel oldu? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa yüksek derecelerde
bulunanlardan mı (büyüklerden mi) oldun?» dedi
İblis dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım. (çünkü)Beni ateşten
yarattın, onu ise çamurdan yarattın." 38/76 Yüce Mevla İblis'ten Hz. Âdem'e
secde etmemesinin gerekçesini aldıktan sonra İblisin bu gerekçesini makul ve
mantıklı bulmayarak Allah: "Hemen çık oradan, artık sen kovuldun. (dedi)" 38/ 77
“Şüphesiz benim lanetim hesap ve ceza gününe kadar senin üzerinedir.” 38/78
buyurdu.
Bu Ayet'i Kerimelerden de anlaşılacağı gibi Şeytanın
lanetlenmesinin şeytanın kovulmasının sebebi Hz. Âdem'e sadece tapmaması değil
Şeytanın ateşi topraktan değerli bularak kendini Âdem'den üstün görmesi ve
Allah'ın emrini yerine getirmemesidir. Bu Ayetleri karine kabul edecek olursak
Kâbe'ye yönelerek namaz kılmak ve Kâbe'ye tavaf etmek Kâbe duvarına(taşa) veya
binaya tapmak değildir. Bilakis Kâbe'ye tavaf etmemek ve O'na yönelmeyi kabul
etmemek Allah'a kulluğa inkâr, emre isyan etmek demektir.
İşte Kabe'ye yönelmeye ve tavafı putperestlik zanneden aklı
evveller mukaddes mabetlere, mekânlara yönelmenin onlara tazim ve hürmetin
putçulukla eş değer olduğunu iddia ederek art niyetli bir şekilde bazı
Müslümanların inançlarını sarsmaya onları imanlarından etmeye çalışmaktadırlar.
O art niyetliler, kendilerini çokbilmiş zanneden zavallılar, yönelmeyle
tapınmanın aynı olduğunu, hâlbuki bu iki terimin ayrı manalar içerdiğini
bilmemektedirler… Eğer, onların iddialarına göre yönelme ile tapınma aynı
olsaydı, namaz kıldığınız zaman önünüzde olan her şeye -duvar, ağaç, masa,
sandalye vs… ne olursa olsun... Tapınıyor olurdunuz... Yani, dağa çıksanız
karşınızda bir orman, bir nehir veya bir kaya olurdu… Uzaya çıksaydınız
karşınızda bir gezegen bir yıldız bulunurdu...Verilen örneklerden de anlaşıldığı
gibi bu sav akla ziyan bir iddiadan başka bir şey değildir.
Kaldı ki, putçuluk, belli bir insan heykelinden umut beklemek,
onun önünde eğilerek ona saygı göstermek ve hatta onun "ölümsüzlüğünü" iddia ile
tanrısal özellikler kazandırmaktır. Ölümsüzlük özelliği verilen bir insanla
sadece bellilik için yapılmış bir bina aynı şey olur mu? Kabe'yi putla eşdeğer
sayanlar " Mabut' la (kulluk edilen'le)”, "Mabedin (kulluk edilen yerin
tapınağın) anlamını bilmedikleri için, Kabe'nin putlaştırılması iddiasında
bulunabiliyorlar...Hayret!... Oysa, KABE, Mabut (ibadet edilen tapılan , tazim
ve hürmette bulunulan varlık, İlah, Allah) değil Mabet'tir… Yani (İbadet edilen,
kulluk edilen, dua edilen tazim ve hürmette bulunulan tapınaktır. yerdir,
mekândır, mescittir, camidir.)
Peki; Kâbe'ye yönelmeden Namaz , Kâbe'de tavaf etmeden Hac,
işaretli yer, mekân olmadan Allah'a duada tazim ve niyazda bulunulamaz mı?
( Sen öyle bir yer bulabiliyorsan bulunulabilir. Buna kim
itiraz edebilir. Karar senin. Ama Âlemde ben böyle bir mekân bilmiyorum.Sen
biliyorsan bana da söyle.Bu bir ara cümlesidir. )
Bu görüşü ortaya atanların beyinleri su içmeleri, yemek
yemeleri veya hareket ve davranışlarda bulunmaları için emir verdiğinde, bu emri
yerine getirmemek ve yine beyin tarafından verilen emrin yerine getirilmesi için
gerekli olan el, ağız ve diğer azaları kullanmamak ne kadar mantıklı ve geçerli
ise, Allah tarafından belirlenen yer, işaret ve mekânların kullanılmaması o
kadar mantıklı ve geçerlidir. Selam ve dua ile sağlıcakla kalın. |