ŞAKİR TARIM
denizliagd@hotmail.com
Ayasofya ibadete açılsın!
16/05/2013 Anadolu Gençlik Derneği, Ayasofya konusunda gösterdiği hassasiyetiyle de tanınıyor. Geçtiğimiz sene, İstanbul’un Fethi’nin yıldönümünde, on binlerce gençle birlikte Ayasofya önünde namaz kılmışlardı. Şimdi de, Ayasofya’nın cami olarak tekrar ibadete açılması için “İmzanla Zincirleri Kır” konulu geniş bir imza kampanyası başlatmış bulunmaktadırlar. 15 Nisan ile 17 Mayıs arasında yapılacak kampanya sonunda toplanan imzaları ilgili mercilere teslim edecekler. Ayasofya, 537 yılında Bizans hükümdarı Jüstinyen tarafından inşa edilmiş bir katedraldir. Bizans, baştan beri zulüm, hile, entrika ve ahlâksızlıkla anılan bir devlet olmuştur. Bizans halkı da bundan şikâyetçi olup huzur ve barışın hasretini çekmiştir. Allah Rasülü (s.a.v) hak, hayır, iyilik, fayda, şefkat, merhamet gibi güzellikleri yaymak, zulüm ve kötülükleri ortadan kaldırmak için gönderilmiş bir elçi olarak “Konstantiniyye mutlaka fethedilecektir” müjdesini vermiştir. Konstantiniyye (İstanbul), defalarca kuşatılmış olmasına rağmen, onun fethi 2. Mehmet’e (Fatih Sultan Mehmet) nasip olmuştur. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’a girerken sivil halka şefkat ve merhametle muamele etmiş, inançlarında serbest bırakmış, din adamları ve kiliselere zarar vermemiştir. Ancak, fetih ve kılıç hakkı olarak Ayasofya’yı fethin sembolü ilan etmiş ve camiye çevirmiştir. Yapının mimarî dokusuna zarar vermemiş, insan figürlerinin üzerini ince bir sıva ile örttürmüştür. Fatih, Ayasofya’yı kendi parasıyla satın alıp cami olarak Müslümanlara vakfetmiş, kıyamete kadar cami kalmasını istemiştir. Vakfiye’sinde yer alan şu cümleler Ayasofya’nın Müslümanlara emanet edildiğinin göstergesidir: “Bu Vakfiye’yi kim değiştirirse, Allah’ın, Peygamberin, meleklerin ve bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen laneti onların üzerine olsun; azapları hafifletilmesin, hesap gününde yüzlerine bakılmasın.”
AYASOFYA MAHZUN! Söz konusu Vakfiye’ye rağmen, 1934’te Ayasofya’nın müze haline getirilmesi Müslüman halkı üzmüş, olay o günden beri şair ve yazarların gündemini meşgul etmiştir. Necip Fazıl, 1965’te verdiği bir konferansta, Ayasofya’nın fethe sembol oluşuyla kazandığı mânâyı şu sözlerle ifade ediyordu: “Ayasofya ne taş, ne çizgi, ne renk, ne cisim, ne de madde senfonisi; sadece mânâ, yalnız mânâ… İstanbul’daki Süleymaniye, Edirne’deki Selimiye, bunlara karşılık da Roma’daki (Sen Piyer) ve Paris’teki (Notrdam), bizde ve onlarda daha niceleri, madde ve hatta gayelerine bağlı mânâ kıymeti olarak, Ayasofya’nın eşik taşına bile denk olamaz. Zira bunlardan her biri, kendi gayesinin tabii şartları içinde, tek taraflı olarak yükseltilmiş bir eser… Ayasofya ise bunların yanında bir kümes bile olsa, öyle bir nasîbin sahibi ki, ne madde, ne de tek taraflı mânâ ölçüsüyle ona varmak kabil… Ayasofya, bir mânânın, zıt mânâya taarruz ve onu zebûn edişinin bütün dünyada eşi olmayan âbidesi… Fatih Sultan Mehmet bu hikmeti sezdi; ve Ayasofya’yı, İstanbul gibi misilsiz bir mahfazanın içinde, güneş çapında bir pırlanta gibi zabt ve fethetti.” Ayasofya sevdalılarından biri de Osman Yüksel Serdengeçti… Bu konuda kitap ve şiirler yazmış, mahkemelerde Ayasofya müdafaası yapmış. Bu duyarlılığı bir şiirinde şöyle terennüm etmiştr: “Fethin, Fatih’in mâbedinden Kitab-ı Mübîn’i, / Bu ulu dini kaldıran kim? / Dinimize, imanımıza saldıran kim? / Mabedimin göğsüne uzanan nâmahrem eli, / Kimin elidir?!.. / Söyle, Ayasofya, söyle. / Seni puthane yapan hangi delidir? / Elleri kurusun, dilleri kurusun! / Ayasofya! Ayasofya! Seni bu hale koyan kim? / Seni çırılçıplak soyan kim?!.”
ARTIK, ZİNCİRLER KIRILSIN! Türkiye, Müslümanların yaşadığı bir ülke. Bu ülkenin her karışı şehit kanları ile yoğrulmuş, hudutsuz can ve kan fedakarlığı sonucu “vatan” haline getirilmiştir. Fetihteki mânâyı yaşatmak da hepimizin boynunun borcu. Ayasofya sıradan bir cami değil, fethin sembolü. Temsil ettiği mânâ büyük. Hak, hayır, iyilikler, huzur ve barışın simgesi. Vakfiye’nin amacına uygun kullanılması hem hukukî, hem de insanî bir görevdir. Şimdi önümüzde güzel bir fırsat var: Anadolu Gençlik Derneği’nin halkımızın hissiyatına tercüman olarak başlattığı “İmzanla Zincirleri Kır” kampanyasına katılmak. Anadolu Gençlik Derneği Genel Başkanı Salih Turhan, İslâm ülkelerinin de destek verdiği 10 milyondan fazla imzanın toplanmasını hedefleyen kampanyayı bir basın toplantısıyla halka duyurdu. Turhan, konuşmasında “kararın hukuksuz olduğu”nu söyleyerek kampanyanın gerekçesini şöyle anlattı: “Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesi millî irade hiçe sayılarak Bakanlar Kurulu kararı ile gerçekleştirilmiştir. Cumhurbaşkanının imzasının taklit edildiği, kararname numarasının geriye dönük olduğu konuşulmaktadır. Kararı içeren belgenin doğruluğu şüphelidir. İmza ve belgeler doğru bile olsa karar yanlıştır. 24 Kasım 1934’te yapılan işleme, 5 Haziran 1935 tarihli, 2762 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 17. maddesinin gerekçe gösterilmesi de hukuksuzluğun resmidir.” Anadolu Gençlik Derneği, imza kampanyasını başarıyla tamamlayabilmek için bütün iller ve pek çok ilçede standlar açarak Ayasofya’nın tekrar cami olmasını isteyen halka ulaşmaya çalışıyor. Ayrıca, internette bir site açmışlar. Kampanyaya destek vermek isteyenler, www.zincirlerikir.com sitesine girip ad ve soyadlarını yazarak imzalarını atmış sayılıyorlar. Ümit ediyorum ki, halkın özlemini çektiği bu imza kampanyası güzel sonuçların ortaya çıkmasına vesile olacaktır. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Mekkenin Fethi ve Secdedeki İzzet - 23/12/2015 |
Mekkenin Fethi ve Secdedeki İzzet |
Din eğitimi vazgeçilmez ihtiyaçtır - 25/09/2014 |
Din eğitimi vazgeçilmez ihtiyaçtır |
Köseler’deki 14 Madencinin Hazin Öyküsü - 23/05/2014 |
Köseler’deki 14 Madencinin Hazin Öyküsü |
Mekkenin Fethi ve Secdedeki İzzet - 04/03/2014 |
Gençliğin mânevî sigortası: Anadolu Gençlik - 27/12/2013 |
Gençliğin mânevî sigortası: Anadolu Gençlik |
Türkçe ezan macerası - 21/11/2013 |
Türkçe ezan macerası |
Gurbette Müslüman olmak - 03/10/2013 |
Gurbette Müslüman olmak |
Kur’an ayında Kur’an’ı yaşamaya var mısınız? - 16/07/2013 |
Kur’an ayında Kur’an’ı yaşamaya var mısınız? |
Günümüze Asr-ı Saadet modeli - 17/04/2013 |
Günümüze Asr-ı Saadet modeli |
Devamı |