Kasım Ceylan Arslan
denizliagd@hotmail.com
BİDAT-İ HASENELERİN, BİDAT-İ SEYYİE'YE (Hurafe'ye) DÖNÜŞMESİ
21/11/2013 DEĞERLİ KARDEŞLERİM! Bilindiği gibi günümüzde Müslümanlar arasında fiili olarak yaşayan ve yaşanan Kuran'la Yüce Mevla'nın Hz. Muhammed (sav)'e vahiy ettiği, O'nun ve ashabının yaşadığı Kuran, çok azı müstesna neredeyse birbiriyle hiçbir bağlantısı, alakası bulunmayan alışkanlıkların ve adetlerin oluşturduğu bir Mushaf haline dönüşmüştür. Cenabı Hak Kuran'ında, “Bu KUR'AN; Âlemlere, İnsanlara, Müslümanlara, Müminlere indirilmiştir buyurduğu, bu KUR'AN yine bu topluluklar için birer öğüttür.” dediği halde ne yazık ki yüzyılımızda Kur'an hayatta olan dirilerin değil maalesef ahirete irtihal etmiş ölülerin ve onların yakınlarının kitabı olmuş, cenazesi ve mezarda mevtası bulunanlar Kuran'ı kendilerine dert edinir hale gelmiştir. Hâlbuki Cenab-ı Mevla Kuran'ı ölülere değil bilakis dirilere ve hayatta olanların yaşaması için Resulü vasıtasıyla insanlara inzal buyurmuştur. Mezarda okuduğumuz Fatiha, Bakara'nın ilk ve son ayetleri, Yasin suresi Tekasür, İhlas, Felak ve Nass Sureleri (ne söylendiğini bilmek bakımından meallere bakılabilir) yaşayan insanlar ve Müslümanların kendilerine öğüt ve dua olmasına rağmen işin ilginci Yasin 31. Ayetinde “(-Ey Habibim) Görmediler mi ki, kendilerinden önce nice kuşakları helak etmişiz. Onlar artık kendilerine dönüp gelmiyorlar.” diye bir nevi mezarlıkta bulunan zımnen mevtanın arkasından gelen Müslümanlara ve bütün insanlığa hitap ettiği halde Müslümanlar bu ayete nispet edercesine hala mevtaya Kur'an okumaya devam ediyorlar. Normal hayatta veya defin sırasında adetten olarak mevtanın yanında okunan -telkin hariç- ayet ve sureler hep orada mevcut olan diri ve sağ Müslümanlara hitap etmektedir. Diyanet İşleri bu durumu bir el atıp ilgilense, hocalara birer talimatla mezarda tilavet edilen, Kuranın hem orijinali hem de meali okunsa, orada hazır bulunan Müslümanlar da yapılan yanlışlığın farkına varıp Allah'ın ayetleriyle kendilerine hitap ettiğini bir anlasalar… Peki, bu adetler bu gün mü icat edildi? Daha önceki yüzyıllarda
yok muydu? Şunu belirtmeliyim ki sahabe döneminde böyle bir uygulama yoktu.
Ancak Müslümanların kabirlerini dönerek önce selâm vermeleri, sonra onlara dua
etmeleri vardı. Örneğin: Hz Peygamber (sav)'in ashabına öğrettiği kabir ziyareti
şöyleydi. Allah Resulü (sav) Mevtaların yüzü cihetine döner: Bu günkü geleneksel uygulama ise; Asrı Saadetten sonraki yıllarda bitat-ı hasene olarak sonradan gelenler tarafından adet haline getirilmiştir. Bu adette benim kanaatime göre ilk ve sonraki yüzyıllarda inanç açısından bir problem yoktu. Son derece masumane Kuran'ın ve Sünnetin içeriğine, özüne uygun birer gelenekti. İlk yüzyıllarda da anlatmaya çalıştığım şekilde Yasin'ler, Bakara'lar, İhlâs'lar, Fatiha'lar ölülere değil oradaki hazır bulunan ve diri olan Müslümanlara mesaj olsun, ibret verilsin diye hocalar tarafından tilavet ediliyordu. Bu okunan sureleri, yapılan duaları da halk üç aşağı beş yukarı zaten anlıyordu. Ne zamanki Kuran'ın diline yabancı milletler İslam dinini benimsedi –ki biz de o milletlerdeniz- problem (sorun) o zaman başladı. Çünkü halk mürebbiyeler, hocalar ve âlimler olmadan Kuran'ı anlamamaya başladı. Bu durum asırlarca devam etti. Kuran-ı Kerim'i kendi dilinde anlamayan halk bidat-ı hasene olan mezarlıklarda cenazeye iştirak eden insanlara vaazı nasihat mahiyetindeki Kuran okuma alışkanlığını bitat-ı seyyie'ye (hurafaya) çevirerek mevtaya okunur hale getirdiler. Bu bozulma yetmiyormuş gibi bir de yurdumuzda Türk milletine rağmen 20. Yüzyılın ilk yarısında harf inkılâbının yapılması, bir gecede milletin Kuran'a yabancılaşması, ceddiyle tarihi irtibatının kesilmesi, bu bit'at ve hurafe alışkanlığının tuzu biberi olmuştur. Yalnız özellikle belirtmeliyim ki diriye ve ölüye Allah'tan dilek ve isteklerde bulunarak dua etmenin hiçbir sakıncası yoktur. Bu dua son derece doğal ve Allah'a meşru bir yakarıştır. Yanlış ve caiz olmayan, her ne surette bir isim sahibi olursa olsun mevtadan yatırdan istek, dilek ve temennide bulunmaktır. Onun için iyi niyetli de olsa sorumluluk sahibi olan ariflerimiz alimlerimiz ve yetkililerimiz bit'at-ı haseneleri meşrulaştırırken terzi hesabı kumaşı kırk kere ölçüp öyle biçmeleri gerekir. Çünkü ülkemizde yaşayan Müslüman vatandaşlarımızın dili Türkçe olduğundan Arapça bilmediklerinden, çok azının dışında okunan Kur'an ve hadisleri anlamayacaklarından, yerleşen bit'at ve hurafeler günümüzde olduğu gibi yüzyıllar boyu kalıcı hale gelebilecektir. Allah muhafaza kaş yapalım. derken göz çıkarmayalım. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
ALLAH'IN RAHMETİNE ÜMİT ETMEK - 23/12/2015 |
ALLAH'IN RAHMETİNE ÜMİT ETMEK |
Allah Dilemeyince Siz Dileyemezsiniz. - 04/03/2014 |
Allah Dilemeyince Siz Dileyemezsiniz. |
Batı ve İslam Medeniyeti - 27/12/2013 |
Batı ve İslam Medeniyeti |
GEZİ OLAYLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ - 03/10/2013 |
GEZİ OLAYLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ |
OKUMA, BİLGİLENME ve YAPILANMA METODU: 2 - 16/07/2013 |
OKUMA, BİLGİLENME ve YAPILANMA METODU: 2 |
OKUMA, BİLGİLENME ve YAPILANMA METODU: 1 - 16/05/2013 |
OKUMA, BİLGİLENME ve YAPILANMA METODU: 1 |
Görünmeyenler Tarafından Yönetilen Dünya - 17/04/2013 |
Görünmeyenler Tarafından Yönetilen Dünya |
COCO COLA GERÇEĞİ - 11/03/2013 |
COCO COLA GERÇEĞİ |
ZEKAT NEDİR KİMLERE VERİLİR VE KİMLERDEN ALINIR ? - 31/01/2013 |
ZEKAT NEDİR KİMLERE VERİLİR VE KİMLERDEN ALINIR ? |
Devamı |